Hakan Tosun
Benim babam, burun kanaması şikayetiyle annemin eşliğinde ve ambulansla gittiği devlet hastanesinin acil servis alanında, bilinen anlamda yatak sayılmayacak sedye benzeri bir yerde, 12 saate yakın süre tutulduktan sonra vefat etti.
Vefat ettiği anda yanında değildik. Saatler süren bir yolculuğun ardından ulaştıktan sonra, yaşadığımız üzüntünün ağırlığı altında otopsi talebinde bulunmayı akıl edemedik doğrusu. (Etsek yaptırır mıydık, bundan da çok emin değilim.) Ama hekim olan kardeşim, büyük olasılıkla babamın, ihmal edildiği o uzun saatler boyunca genzinden ağır ağır sızan kanın, solunum yolunu tıkaması sonucu vefat ettiği tahminini paylaşmıştı.
Babam acil servis alanında bir değil, iki değil, üç değil, dört değil, 12 saate yakın yani geceden sabaha kadar sırtüstü tutulmak yerine, yataklı bir servise alınsa veya yaslanacak şekilde doğrultulsa veya o gece icapçı olan Kulak Burun Boğaz uzmanı hastaneye gelse, bu biçimde vefat etmeyeceğinden biz eminiz. Ama sadece biz, yani ailesi olarak biz bundan emin olduğumuzla kaldık.
Ne idari soruşturmayı başlatan makamlar, ne Adli Tıp Kurumu ne de Denizli Tabip Odası ne de yargı.
Hiçbiri upuzun inceleme, tetkik, ifadeler, gidip gelen resmi yazılar, kararlar ve soruşturma sonucunda bu aktardığım manzarada herhangi bir sorun görmedi. Dahası icapçı olduğu halde gece hastaneye gelmeyen o uzman doktor, vefatının ertesi günü “babanız debilmiş” ifadesini kullanabildi. (Debil güçsüz demekmiş.) Güçsüzlük, gösterilen muamelenin meşruiyetiymiş gibi.
Zaten epikriz raporlarını da çok zorlandığımız bir sözlü mücadele sonrası alabilmiştik.
* * *
Bunca satırlık anlatıdaki niyetimin, vaktinizi ve dikkatinizi şahsi bir meseleyle almak değil, memleket sathındaki sağlık sisteminin yer yer ürettiği ölümcül sorunları hatırlatmaya yönelik bir vurgulama olduğu herhalde anlaşılmıştır.
Büyük büyük şirketlerin allanıp pullanan projeleri için doğayı talan ettiği her vatan köşesine kamerasıyla giderek, olup bitenleri belgeleyen gazeteci Hakan Tosun’un, gece yarısı sokakta şiddete uğradıktan sonraki hastane serüvenini okumak, kaçınılmaz olarak var etti bu şahsi gibi görünen toplumsal soruna dair hatırlatmayı.
Çoğumuzun tecrübe ettiği gibi, 23 yıldır AKP’nin yönettiği bir ülkede, vatandaş ile devlet arasında kurulu bağların büyük kısmının ağır hasarlı olduğu bir çağda, hayatını sürdürmek gerçek anlamda bir talihe dönüşmüş durumda.
Devletin kamu hizmeti bakımından asli görev alanları arasında yer alan sağlık, güvenlik, eğitim, adalet gibi kamu hizmetlerinin yararlanıcısı vatandaşlar açısından; acı çekmeden, yara almadan, sıkıntı yaşamadan, bedel ödemeden, sağlığını, ömrünü vermeden yaşayabilmek mucize gibi bir şey.
10 Ekim gecesi saldırıya uğrayan gazeteci Hakan Tosun’un, saldırıya uğradığı andan vefatına kadar geçen o kısa süre içinde, devletin sorumluluğunda olması gereken birçok konunun bu kadar karanlıkta kalması kabul edilir değildir.
- Ailesinin, Hakan Tosun saldırıya uğradıktan sonra 27 saat sonra hastanede olduğunu öğrenmesi izaha muhtaçtır.
- Bu kadar büyük ve teknolojik bir hastanedeki hasta kaydının neden kimliksiz olarak yapıldığı, neden yüz taraması, parmak izi okutulmadığı soruları cevaplanmalıdır.
- Hakan Tosun’un kız kardeşinin hastane önünde yaptığı açıklamaya göre, ilk 27 saat boyunca acil serviste tutulan Hakan Tosun, olay basına yansıyınca, kamuoyu haberdar edilince, yoğun bakım servisine alınmış. Bu kahredici iddia, eğer bir olguysa teyitliyse, yoğun bakıma alınmasında neden gecikme yaşandığı sorusu cevaplanmalıdır.
- Halk TV muhabiri Umut Taştan’ın olay yerinde edindiği bilgiler doğrultusunda, Hakan Tosun’u öldürenlerin yakınlarının güvenlik kameralarını nasıl alabildiği götürebildiği aydınlatılmalıdır.
- Hakan Tosun’u öldüren ve tutuklandığı duyurulan kişilerin ifadeleri kamuoyuna duyurulmalı, ölümle sonuçlanan bu saldırının gerçek nedenlerinin ortaya çıkması için etkin bir soruşturma yürütülmelidir.
- Sağlık Bakanlığı’nın Kamu Özel İşbirliği Modeli ile yaptırdığı, finansmanında Japonya Merkez Bankası’nın da yer aldığı Türk Japon şirketlerinin üstlendiği, Yılın Kamu Özel İşbirliği Ödülü almış olan Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi’nde gazeteci Hakan Tosun’un vefatında idari bir ihmal olup olmadığı, idari incelemeye konu olmalıdır. Hakan Tosun hastaneye getirildiği ilk andan itibaren yoğun bakımda olsaydı kurtarılıp kurtarılamayacağının tespiti, kamu görevlilerinin sorumluluğu açısından hayati önemdedir.
Bu inceleme ile birlikte, etkili bir soruşturma başlatılmazsa, bu ülkenin vatandaşlarının kim olduğuna göre muamele gördüğü can yakıcı bir normalleşme olarak kalbimizi harap etmeye devam edecektir. Ha, kimin umurunda, derseniz siz de haklısınız. Ateşin düştüğü yeri yaktığı, bir büyük hakikat de olsa, adaletin, bu yangını bir nebze olsun söndürecek yegane şey olduğunu da kayıt düşmek istedim. Hepsi bu.
https://t24.com.tr/yazarlar/cigdem-toker/hakan-tosun-yogun-bakima-alinsaydi,51973