Bir film izledim, üzerinde düşünürken günümüzü daha iyi anladığımı sanıyorum…
Filmin adı ‘School Ties’… Baştan sona özel bir Amerikan lisesinin son sınıfı etrafında geçiyor 1992 yapımı film …
Okul, ABD’nin en zengin ailelerinin çocuklarını gönderdiği seçkin bir eğitim kurumu. Oradan mezun olanlar, ülkenin öndegelen üniversitelerine girmekte hiç zorlanmıyor. Zaten zengin ailelerin erkek çocukları o özel okuldan sonra kendilerinden önceki aile bireylerinin gittiği üniversitelere devam ediyorlar…
Her çocuğun soyadı, siyasette, ticarette, diplomaside bütün kapıları açacak değerde.
Son yıl okula diğerlerinden farklı bir öğrenci alınıyor.
Öğrencinin farkı Yahudi oluşu…
Ailesi zengin olmadığı gibi çok da sıradan…
Burs verildiği için girebiliyor okula o öğrenci ve burs verilmesinin sebebi de, rakip eğitim kurumları karşısında futbolda hep yenilgi yaşandığı için, gencin o gediği kapatıp zaferler kazandırabilecek spor becerisinde olması…
Nitekim kazandırıyor da…
Fakat farkını, yani Yahudi oluşunu, gizlemek zorunda hissediyor genç çocuk ve öğrenildiğinde hem kendisi hem de onu kabul eden okul idaresi tepkilerle karşılaşıyor…
Hem de ne tepkiler…
Zengin ailelerin çocukları tam birer ‘anti-Semit’; ağızlarından çıkan neredeyse her küfür Yahudiler ile ilgili…
Çok eski tarihlerde geçmiyor filmin konusu; “1950’ler Amerikası” ekrana yansıtılan…
Herhalde yazımı buraya kadar okuyan ve ABD’yi günümüz değerleri ve “Trump Amerikası” olarak düşünenler hayli şaşırmışlardır.
Kendi tarihimizde özellikle ırk temelinde olumsuz ayrılıkçılık bilinmediği için bu yazıda anlattıklarıma şaşırılmasını doğal karşılıyorum. Osmanlı Sarayı’nda Yahudi hekimler, hükümetlerinde Rum ve Ermeni vezirler bulunurdu; çeşitli ırklardan devşirilmiş unsurlar arasından sadrazamlığa çıkanlar da olurdu.
Herbiri geçmişini saklama ihtiyacı da duymazdı.
Oysa, Batılılar söz konusu olduğunda, şaşılacak bir şey yok.
Çok bilinen ve uluorta kullanılan ‘anti-Semitizm’ sıfatı, Yahudilerin Müslümanların yaşadıkları topraklarda karşılaştıkları düşmanlıktan doğmadı; tam tersine, özellikle bugün ‘Batılı’ genel başlığı altına giren coğrafyada maruz kaldıkları kitlesel kıyımlar - onlara ‘pogrom’ deniliyor- tam bir ‘anti-Semitizm’ ürünüdür.
ABD, yakın zamanlara kadar, Yahudiler dahil kendi içindeki farklı kimliklere olumlu gözle bakılmayan bir ülkeydi.
Ülkenin öndegelen üniversiteleri, 20. Yüzyıl öncesinde beyaz olmayanları öğrenci kaydetmezlerdi. Yale Üniversitesi mesela, filmin yansıttığı 1960’lı yılların başına kadar, Yahudi öğrenci adayları için yüzde 10 kota uygulamaktaydı.
Yahudilerin ABD’de ve öteki Batı ülkelerinde imtiyazlı bir görüntü kazanmaları yakın yılların sonucudur.
Bu onlar için büyük bir başarı…
Hitler de, Almanya’da ve işgal ettiği ülkelerde giriştiği milyonlarca insanın kanının dökülmesine yol açan ‘soykırım’ (Holokost) ile diğer ülkelerde yüzyıllarca eşit olmayan muamele görmüş Yahudilere daha olumlu gözle bakılmasını ve kendilerine ait bir ülkeye sahip olmaları gerektiği inancının doğmasını sağlamış oldu.
İsrail’de Netanyahu ve kadrosu, şimdi, kendi dinlerinden insanların asırlar sürmüş çabalarıyla elde edilmiş başarıyı siyasi kazanıma çevirme gayretinde.
Bence talihlerini zorluyorlar…
Yüzyıllar boyu ırklarına hoş gözle bakmayan coğrafyalarda Yahudilerin saygın ve eşit kabul edilebilmek için gösterdikleri çabalar sayesinde kazanılmış değerlerin gözden geçirilmesiyle sonuçlanacak işler yapıyorlar…
Netanyahu’nun hükümetinde yer verdiği bazı bakanlar, Filistin halkına uyguladıkları kitle kıyımı yüzünden boşaltılmasını bekledikleri Gazze’nin kuzeyinde yerleşecekleri yer arayışındalar…
Haaretz yazarı Gideon Levy, “Gazze’de yaşanan açlığı inkar etmek Holokost’u inkar etmektir” derken bunu kastediyor…
Gazze’de açlıktan iğne ipliğe dönmüş insanlar, anne-babalarının kucağında açlıktan ölmek üzere olan çocuklar görüntülerinin, “Holokost” sözcüğüyle birlikte otomatik olarak göz önüne gelen temerküz kamplarındaki Yahudi görüntülerini akla getirmemesi mümkün değil çünkü.
Holokost, tarih ve kişisel anı kitapları ile romanlar yanında, sayıları birkaç bini bulan 1940 ve sonrasında çekilmiş Hollywood filmleri, diziler ve belgeseller ile zihinlere kazındı.
O filmler, diziler ve belgeselleri izlemiş olan, anıları ve romanları okuyan milyonlarca insan, şimdilerde her gün-gece Gazze’de Filistinlilere yaşatılanları okuyor ve izliyorlar…
Kendilerinden önce eşitlik ve saygı kazanabilmek için büyük mücadeleler vermiş Yahudi seleflerinin çabalarını sıfırlamakla meşgul Netanyahu ve hempaları…
İngiltere ve Fransa’dan sonra Kanada yönetiminin de Gazze’de yaşatılanlara artık tahammül edemeyip Filistin Devleti’ni tanıma yolunda tavır belirleme niyetini dışa vurması bir başlangıç.
Bu gelişmeyi heba etmemek bizlere düşüyor…
https://www.karar.com/yazarlar/fehmi-koru/netanyahu-ve-kadrosu-tarihi-tekerrur-ettiriyor-1604730